Kırmızı Oda Dizisi Üzerinden Terapist, Danışan İlişkisinde Sınırlar

kirmizi-oda-dizisi-uzerinden-terapist-danisan-iliskisinde-sinirlar

Bu yazımda son zamanlarda çok gündemde olan kırmızı oda dizisi hakkındaki bazı eleştirilerimi paylaşmak istiyorum. Kırmızı oda dizisi öncelikle bir terapi sürecine vurgu yapması, terapinin düzenli ve devamlı olması gerektiğini göstermesi açısından önemli bir dizidir. Özellikle çocuklukta yaşanan travmaların kişilerin yetişkin yaşamındaki olumsuz yansımalarını göstermesi açısından diziyi izleyen birçok kişiye ışık tutacağını, kendileri ile ilgili süreçlerini fark etmelerini sağlayacağını düşünüyorum. Bunun yanısıra dizide terapi odasında terapist ve danışan arasındaki ilişkiye dair bir terapist, psikolog olarak bazı noktalardan eleştirel bakıyorum ve bu konudaki fikirlerimi paylaşmak istiyorum. Bütün bu eleştiriler dizinin ilk iki bölümündeki gözlemler doğrultusunda yapılmıştır.

İlk olarak terapistin danışanlarına “Hadi dertleşelim, sohbet edelim.” şeklinde ifadeler kullanmasının terapi süreci üzerindeki etkisini konuşmak istiyorum. Öncelikle dertleşme kelimesinin anlamına bakalım. Dertleşmek ifadesinin altında iki kişinin birbirine derdini anlatması anlamı vardır. Yani danışan derdini anlatacak, terapistte kendi derdini anlatacaktır. Terapist bu ifadeyi bu amaçla kullanmamış olabilir ama ifadenin alt anlamı bu yöndedir. Bu yönde bir ifade terapist, danışan arasındaki ilişkideki sınırların ihlal edilmesi, bu ilişkinin arkadaş ilişkisine dönmesine doğru götüren bir ifadedir ve bilimsel temellere dayanan terapi tekniklerinin dışına çıkılmasına sebep olmaktadır.

Yine terapide önemli noktalardan biri olan gizlilik ve mahremin zaman zaman terapide ihlal edildiğini görüyoruz. Danışan için terapi mahremdir. Danışan terapi sürecinde konuşulanların terapistinde kalacağını bilir ve bu güven ilişkisi terapinin en temel noktalarından biridir. Fakat dizide terapistin danışanın süreci ile ilgili yemek masasında hem diğer terapistlerin hem de başka bir çalışanın olduğu ortamda konuşması etik dışı bir davranıştır. Terapinin gizliliği ihlal edilmiştir. Ayrıca terapi sırasında sekreterin odaya çay, kahve getirmesi, o anda danışan ile göz teması kurması ile danışanın duygusal sürecine tanıklık etmiştir ve terapi odasına giren 3. kişi olarak danışanın mahremine dahil olmuştur. Aynı danışan bir sonraki hafta seansa geldiğinde sekreterin danışana bakışları, ona özenli yaklaşımı, terapiste “Meliha hanımı bu hafta daha iyi gördüm, yüzüne renk gelmiş.” şeklinde bir ifade de bulunması da sekreterin terapideki ilişkiye dahil olduğunu göstermektedir.

Terapi sürecinde danışanın ağır bir travma ile gelmesi terapistte zorlayıcı duygular yaşatabilir, anlatılan travmalar terapistin kendi travmalarını tetikleyebilir, ikincil bir travma yaşayabilir fakat bu anlarda terapistin danışanı ile ilişkideki sınırını koruması, bu sürecin empatiden çıkıp sempatiye dönmemesi önemlidir. Dizide danışanın ağır travmatik sürecini dinleyen terapist ağlamaklı bir ifadeye bürünmüş, danışanına sarılma ihtiyacı duymuştur. Terapistin danışanına “Bugün bütün seanslarım dolu yoksa seni bütün gün dinleyebilirdim.” şeklinde bir ifade kullanması da terapistin danışanından ayrılmada yaşadığı güçlüğü, danışanını yoğun tutma ihtiyacını göstermektedir. Ayrıca terapist bir sonraki hafta seansa gelen bu danışanına da senli benli hitap etmeye başlamıştır. Burada da terapistin ilişkideki sınırlarının iyice esnemeye, terapinin çerçevesinin bozulmaya başladığını görüyoruz. Danışanın yararına yapılır gibi görünen bu davranışlar aslında terapistin kendi ihtiyacıdır. Belkide travma ile baş etmede yaşanan güçlüğün bir göstergesidir. Ayrıca kendisine bu kadar sempati duyarak ve ağlamalı gözlerle yaklaşan bir terapist görmek danışanda gerçekten ben çok kötü durumda mıyım sorusunu daha çok doğurabilir ve danışanın çökkünlüğünü daha çok arttırabilir. Travma ile çalışırken danışanın güçlendirilmesi, kaynaklarının harekete geçirilmesi önemlidir. Terapist kullandığı ifadelerle ara ara bunu çok güzel yapmaktadır. Danışanın aslında ne kadar çok şeyle baş edebildiğini vurgulamaktadır.

Dizide önemli gördüğüm noktalardan biri de terapistin danışanına karşı bir duygu beslemesine rağmen bu danışanın terapisti olmasıdır. Terapist, Alya isimli danışanla ilk karşılaşmasında ona bir öfke beslemiş, bu öfkenin kaynağını anlayamamış ve bu çerçevede onun terapisti olamayacağını söylemiştir fakat danışanın terapistine çiçekler göndermesi, kendisini affetmesini istemesinden sonra terapist danışanı tekrar almaya karar vermiştir. Terapist, danışan ile terapi sürecine başladığında içten içe ona olan öfkesini fark etmiş fakat bu duygusunu anlamlandıramamıştır hatta zaman zaman bu duyguyu sadece içinde yaşamamış davranışları ile danışanına da göstermiştir. Bu ilişkide danışana onunla bu yola giremeyeceğini söylemesine rağmen danışanın özürleri ile ikna olarak terapistin danışanla terapi sürecine başlaması terapistin kendi sınırlarını esnetmesidir. Terapist, danışana onun değişen tutumları ile bu ilişkideki sınırı esnetebileceği mesajını vermiştir. Ayrıca terapistin bu danışanla sürecine devam ederken kendi içinde hissettiği öfke duygusu ile bir terapistten süpervizyon ya da terapi desteği alarak yola devam etmesi gerekmektedir aksi durumda bu öfke duygusu danışanın terapi sürecini sekteye uğratabilir, danışana ve terapiste ruhsal olarak zarar verebilir.

Dizide çocuk terapistinin ofise annesi ve babası ile krizle gelen danışanına sarılarak sakinleştirmesi ve ailenin “Bunu sizden başkası yapamıyor.” şeklinde bir ifade kullandıklarında da terapistin çocuk için “Biz onunla iyi arkadaşız.” demesi de terapist ve çocuk danışan arasındaki ilişkinin terapist, danışan ilişkisinin dışına çıktığını göstermektedir. Terapi sürecinde ebeveynler çocuklarını terapiste getirdiklerinde terapistlere abla, abi, oyun ablası gibi ifadeler kullanabilirler. Bu ifadeler aslında terapi sürecinin başından itibaren çocuk ve terapist arasındaki ilişkiyi belirlemeye, terapi sürecine sekte vurmaya başlar. Bu sebeple terapist çocuğun arkadaşı değildir, sadece terapistidir. Bu çerçevenin korunması önemlidir. Yine bu sahnede terapist ve çocuk arasında bir koalisyon olduğu, ebeveynlerin bunun dışında kaldığı, sizden başkası bunu yapamıyor şeklinde terapiste ifade de bulunmalarında da alt mesajda biz yapamıyoruz diyerek ebeveynlerin yetersizliğini daha çok harekete geçirdiğini, terapiste güçlenmeci bir rol verildiğini görüyoruz. Terapist tarafından kurulan bu ilişki ebeveynlerin ve çocukların terapideki ilişkideki yarar sağlayıcılığını sekteye uğratmaktadır. Terapistin bu ilişkide çocukla sınırlarını koruyarak bir ilişki kurması çocuğun ruhsal süreci açısından önemlidir.

Bu yazıda bir terapist ve psikolog olarak iki bölümdeki gözlemlerimi aktardım. Terapist danışan ilişkisini göstermesi açısından kıymetli olan bu dizide izleyen bireylerin zihninde terapiye dair yanıltıcı bir etki yaratmaması için terapist ve danışan ilişkisindeki ifadelerin iyi belirlenmesi, sınırların ve çerçevenin korunarak terapi sürecinin aktarılmasının önemli olduğunu düşünüyorum.

Uzman Psikolog- Psikodramatist

Vesile Çetin Kazak

Facebook
Twitter
LinkedIn
Pinterest