Annelik Sorunsalı

annelik-sorunsali

Son zamanlarda en çok tartışılan konulardan biri annelik. Annelik üzerine yapılan tartışmalar, annelik mi kariyer mi soruları çok kulağımıza gelmeye başladı. Yeni nesiller var olmaya devam ettikçe de bu tartışmalar devam edecek gibi görünüyor. Peki anneliği bu kadar tartışma konusu yapan nedir? Bu yazımda bunları biraz tartışmak ve mesleki bilgilerimle de paylaşımda bulunmak istiyorum.

Annelik nerde başlar? Aslında kadının hamilelik süreciyle, bebeğinin rahmine düştüğünü fark ettiği andan itibaren annelik süreci başlar. En temelde hormonal değişimler başlar ardından fiziksel değişimler ve ruhsal değişimler gelir. Kadın kendisinde olan başkalaşımın hem fiziksel hem de ruhsal olarak farkındadır. Bebeğin karnında hareketini hissetmeye başlamasıyla bir canlıyı içinde taşıdığını, onu var etmeye başladığını fark eder.

Bir canlıyı var etmeye çalışmak, varlığını devam ettirmeye çalışmak, onun varlığına duyulan sorumluluk başlı başına anne için kaygı vericidir. Bir kadın için doğumun yaklaşmasıyla bu kaygı, bir varlığı sağlıklı bir şekilde dünyaya getirmekle ilgili kaygıya dönüşür. Bebeğimi sağlıklı bir şekilde dünyaya getirebilecek miyim, ya sağlıklı bir şekilde dünyaya getiremezsem şeklinde kaygılar başlar. Bu kaygıyı en aza indirmek içinde anne, en güvenli şekilde bebeğini dünyaya getirir. Hamilelikle başlayan bu kaygılar bebeğin doğumuyla da devam eder. Bir bebek dünyaya geldiğinde bir annenin temel sorularından biri bebeğime yeterince iyi bir anne olabilecek miyim, onun ihtiyaçlarını anlayabilecek miyim, iyi bir anne miyim, bebeğimi iyi emzirebildim mi, karnı doydu mu, aç mı kaldı, neden ağlıyor, bir şeyleri eksik mi yaptım soruları ile anne içinde kaygılar barındırır. Anne, çocuğun her yaş döneminde çocuğuna dair farklı kaygılar hisseder. Her dönemde de ben neleri eksik yaptım, iyi bir anne değil miyim sorularını kendisine sorar.

Çocuğunun biraz daha büyümesiyle toplumsal yaşamında kendisinde beklediği şey olan sınırlar, kurallar çocuğuyla olan ilişkisinde karşısına çıkar. Nedir çocuğa sınır koymak? Bir annenin çocuğunun fiziksel, ruhsal ve sosyal gelişimine zarar vermeden, gelişimini desteklemesini sağlayacak kuralları çocuğuna koymasıdır. Anne, çocuğu 3 yaşına doğru geldiğinde çocuğuna sınır koymaya başlar fakat kendi kültürümüzde konulamayan net kuralları ve sınırları düşündüğümüzde bir anne içinde bu sınırları çocuğuna koymak zorlayıcı olabilir. Bir anne kendi hayatında sınır koymakta olan zorlanmalarını çocuğuyla olan ilişkisine de taşıyabilir. Kendi yaşamında birilerine hayır demek, birilerine karşı net olmak ne kadar zorlayıcıysa çocuğuna karşı bu sınırları belirlemekte o kadar zorlayıcıdır. Bir anne için çocuğuna söylenen her hayır, konulan her kural ardında yoğun suçluluk duygusu barındırabilir. Ben çocuğuma bu sınırlarla zarar mı verdim, kötü ve yetersiz bir anne miyim soruları burada da karşısına çıkar. Bütün bu duygularla baş etmek çok zorlayıcı olabilir.

Bütün hayatımızdaki rolleri bir film senaryosundaki oyuncular olarak düşünürsek, bir kadın için annelik rolü devreye girdiğinde, annelik rolü o filmde başrol oynamaya başlar, diğer roller yaşamında figüran rollere dönmeye başlar. Anne, çocuğuna dair hissettiği kaygılar, yetersizlik duyguları, oluşturulmaya çalışılan sınırlar, çocuğunun ergenlik problemleri, geçiş dönemi krizleri ile uğraşırken kendi kadın kimliğini kaçırır. Anneliğin başlamasıyla unutulan bir kimliktir kadın kimliği. Annenin bütün sorunsalı çocuktur, kendini çocuğuna adamıştır, bütün yaşamı ve gelecek planları çocuğu üzerine kurulmuştur ama bunun içinde kendi kadın kimliği yoktur. Farkında olmadan bir birey olarak kendini yok saymaya başlamıştır. Halbuki bir anne bir birey olarak çocuklarını yetiştirmeye çalışırken öncelikle kendi birey kimliğini tanımlayabilmelidir.

Toplumumuzda annelikle ilgili çok kulağımıza gelen cümleler vardır. “Anne olduktan sonra …….. giyinilmez, bu kıyafet bir anneye yakışmamış, anne oldun artık davranışlarına dikkat etmelisin, daha ağır olmalısın, annesin, çocuğun var önce bu sorumluluklarını düşünmelisin, her şeyden önce çocuğun gelir, önce çocuğunun karnını doyurmalısın vb.” Bunlar çevreden gelen cümlelerdir, bir de annelerin kendilerine söyledikleri cümleler vardır. “Çocuğumun eksiklerini tamamlamadan rahat edemem, çocuğum hastaysa bende hastayım, bugün ödevimizi yaptık dersimizi bitirdik (ondan ayrışmamaya yönelik cümleler, çocuğun ödevi annenin ödevi olmuştur), çocuğum yemek yemeden ben yiyememem, önce onun karnı doymalı.” Önce çocuğumun ihtiyaçları karşılanmalıdır cümlesi bana her zaman uçağa bindiğimde acil bir durumda hostesin yolculara neler yapması gerektiğini gösterdiği anı hatırlatır.

Acil durumda yapılması gerekenlerle ilgili açıklamalar geçer. O açıklamaların birinde “acil durumda yukardan oksijen maskeleri gelecek, önce kendi oksijen maskenizi takın, ardından çocuğunuzun oksijen maskesini takın” der. Hayat kurtarmak için söylenen bu uyarı aslında bir anne ve çocuk ile ilişkide de ne kadar hayat kurtarıcı bir noktaya değiniyor. Önce siz nefes alın, siz nefes aldığınızda çocuğunuza yardımcı olabilirsiniz, siz nefes alamazsanız çocuğunuz da nefes alamayabilir, zarar görebilir. Önce anne iyi olmalı, anne iyi olacak ki çocuğuna bakabilsin, onun ihtiyaçlarını karşılayabilsin.

Nefes alamayan bir anne hem kendi ihtiyaçlarını hem de çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayamaz. Bir anne için nefes almak; kendi ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarını fark etmek, hayatındaki diğer rollerini fark etmek, bu roller içinde hayata entegre olmak, bir birey olmak ve kadın olabilmektir. En önemlisi de kadın olabilmektir… Unutulmamalıdır ki anneliği var eden şey de kadınlıktır. Kadınlık yok edildiği anda kişi içinde hep bir eksiklik barındırır, bu da çocuk üzerinden sürekli bir telafi mekanizmasına döner.

Annelik sorunsalı, basit görünen ama çok bilinmeyenli bir denklem gibi, ben bu yazımda annelik sorunsalı içindeki kaygılara, sınırlara, yetersizlik duygularına, toplumsal beklentilere, içsel çatışmalara, kadınlığa ve toplum içindeki rollere biraz dokundum ama bunların hepsi tek tek açıldığında her birey içinde çok farklı noktalara dokunmaktadır. Genel olarak bakıldığında ise bir kadının yaşamında bütün bu roller dengeli ve adaletli bir şekilde dağıldığında sağlıklı anneler ve sağlıklı çocuklar görebiliriz.

Uzm. Psikolog Vesile Çetin Kazak

Facebook
Twitter
LinkedIn
Pinterest

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir